Oy

Artık hepimizin kafasına nakşolunduğu gibi sandık demokrasinin olmazsa olmaz, gerek şartıdır. Yeter şartı olmadığına inananlardanım ve asıl mesele de bu. Ama şimdilik yeter şartları bir kenara bırakalım. Sandık ve oy meselesine odaklanalım.

Aslolarak seçtiğimiz nedir? Bazılarımız bir lider seçtiğimizi düşünebilir. Hayır, bizler sandıkta gerçekleşmesini en çok istediğimiz politikalara ve ülkenin hayal ettiğimiz son haline oy veriyoruz. Biz sandıkta, görmek istediğimiz çözüme oy veriyoruz. Kişisel hayatlarımızda her gün sorunlara çözüm arayıp buluyoruz. Mesele sadece bizi ilgilendirirken çözümü seçmek kolay, keyfimizin kahyasıyız. Saçım kepekliyse kepek şampuanı alırım, bitti. Ortadaki sorunla ilgili taraflar arttıkça çözüm seçme süreci zorlaşıyor. Önce hayatınıza bir öteki giriyor. Evlilik dediğimiz kurum, sonsuz bir pazarlık ve çözüm silsilesi. Birlikte yaşamak için tavizler veriyoruz, tartışıyoruz, anlaşıyoruz. Niye taviz veriyoruz? Çünkü hayal ettiğimiz dünyanın en olmazsa olması o öteki insanın hayatımızdaki varlığı. Zaten o önceliği kaybettiğinizde evlilik kurumu da kendini lağvediyor. Aile genişledikçe verilmesi gereken kararlar artıyor, çözümler arasında herkesi kabul edilebilir derecede mutlu edeni seçmek zorlaşıyor. Bu yüzden mekanizmalar üretiyoruz, kurallar koyuyoruz. Sırf süreç hızlansın, beklentiler oluşsun, sistem işlesin diye. Akşam yemeğinden sonra televizyonu açmıyoruz mesela. Ya da haftasonu avm’ye gitmiyoruz. Bu kararları hepimiz rahat yaşayalım diye ortak mı alıyoruz? Hayır. Ebeveynler güçlü, çocuklar görece daha güçsüz (ehh desibelleri artınca tartışılır bu tespit). Dolayısıyla bu böyle olacak diyoruz. Ama ailede bile bunun bir sınırı var. Bazen istisnalar yapıyoruz, bazen çocukların “kazanmasına” izin veriyoruz. Ve onlar büyüdükçe eğer birarada ve huzurlu yaşamak istiyorsak onlara daha çok söz hakkı veriyoruz. Onları birey kabul ettiğimiz oranda ailelerimizin aynı çatı altında yaşayabilme olasılığı artıyor. Birey olmadan topluluk olunmuyor.

Gelelim topluma. Bir toplum olarak birarada yaşayabilmemiz için çözümler arasında yapılması gereken seçimler, ailelerin gündelik yaptıkları seçimlerden gazilyon kere daha fazla ve karmaşık. Üstelik her ne kadar ulus-devlet için öyle olduğu varsayılsa da bir aile gibi birbirimize bağlı değiliz. Bu durumda sorunlarımıza çözümler içinden çözüm seçerken sandığa gidip oy kullanıyoruz. Demokrasi denen ve zaman zaman nedensiz yere kutsallaştırılan sistem, bu işte. Toplumsal kararlar için düşünülmüş son derece eksik ve ehven-i şer bir sistem. Eksik, çünkü verdiğiniz oy sandıktan bir ve bütün çıkmıyor. Oy verdiğiniz parti seçim barajının altında kaldıysa hoopp başka partinin hanesine yazılıyor. Eksik, çünkü bir dolu başka kurumla desteklenmezse seçilenlerin kendilerini ebeveyn zannedip birey olma hakkımızı elimizden almalarına engel olmuyor. Demokrasinin hem toplumsal paydası en geniş çözümü sunabilmesi hem de azınlıkta kalsanız da sizin haklarınızı savunabilmesi için bir yanda bağımsız yargıyla, bir yanda iç ve dış denetim organlarıyla başka bir yanda bağımsız basınla desteklenmesi şart. Yoksa… yoksa beraber yaşayamıyoruz.

Önümüzdeki seçimlerde liderleri düşünmeyin. Partileri düşünmeyin. Sadece nasıl bir yaşam istiyorsunuz onu düşünün. Sorunlarınız neler ve nasıl bir çözüm istiyorsunuz düşünün ve oyunuzu ona göre kullanın. Ama mutlaka kullanın. Bunun için de seçmen olarak kayıtlı mısınız 23 Ocak’a kadar kontrol etmeniz gerekiyordu. Tatil planlarınızı seçim tarihleri açıklanmadan yapmayın. Yapacaksanız sigorta ve değiştirme hakkı alın. Öğrenciyseniz yurt adreslerinizi kalıcı adresiniz olarak bildirin. Seçimlerde aktif olmak istiyorsanız sandık görevlisi olun. Ameaan benim oyumdan ne olur demeyin, 2000 seçimlerinde Amerikan Başkanını 507 oy belirledi. Geleceğinizi, parçası olmadığınız birkaç yüz kişilik bir gruba emanet etmeyin, oy kullanın.

Yorum bırakın