Hatta ”sevgili ekmek” diye seslenmek istiyorum sana. Sen diyebilirim sanırım, bu kadar yıllık dostluğumuz var. Beraber çıktığımız maceraları, seni bandığım yemekleri saymak isterdim ama şu mübarek ayda dilimi tutayım diyorum. Sana olan sevgim, eşitlikçi sevgili ekmek. Beyaz, tam buğday, çavdar, patatesli, zeytinli… Ben seni her çeşidinle sevdim. Sen, ben, tereyağ, tulum peyniri, domates… Mutluluk bu değil de nedir?
Ancak sana zaafiyetimin yanında hep biliyordum benim için kötü olduğunu. Deri ceketli ve kafadan problemli bir sevgili gibiydin. Kısa ayrılıklar haricinde senden vazgeçemiyordum. O kısa aralıklar her defasında bana seni hayatımdan çıkarmamın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bilimselliğine çok inanmasam da kan grubuma göre sen benim için zehirdin. Kan grubunu belirleyen genlerle komşu olan ve beslenmeyi idare eden genler etkileşiyormuşmuşmuş. Benim kan grubum (B) her türlü buğday ve türevi ürünlerin bünyesini zehirlediği, omnivor insanların grubuymuşmuşmuş. Asyatiklerde yaygın olan B grubu Avrupa’da Batı’ya gidildikçe azalırmış (Bkz. Moğollar geldi köyümüze.). İlk kez Himalayalar’da ortaya çıkmış bu kan grubu, göçer toplumların iklim değişikliğine ayak uydurmaları sonucu görülen bir mutasyon olabilirmişmişmiş. Bunlara inanmayabilirim, ama elimde en azından kendimle ilgili iki veri var. Birincisi, benim mitokondriyal deneam test edildi ve haplogrubum da Asyalılarda, özellikle Korelilerde sıklıkla görülen N grubu. Bilin bakalım Korelilerin kan grubu ne? Evet, B. Yani denea özelliklerim söyleneni destekliyor. İkincisi, ekmeği hayatımdan çıkarınca (belki herkese böyle oluyordur bilmiyorum) kilo kaybetmekle kalmıyorum, daha önemlisi beynim dinçleşiyor, yorgunluğum gidiyor, üzerimden bir yük kalkıyor.
Bu öğrendiklerimin üzerine bir de her türlü şekerin karaciğerimiz tarafından nasıl başa çıkılamayan bir zehir olduğunu idrak etmiş bulunmaktayım. Yani öylesine bir bilgi olarak beynimin atılacaklar listesine kaydetmek yerine, biyokimyasal süreçleriyle anladığım bir gerçek bu. Daha önce de yazdığım gibi, esmeri, beyazı, balı, pekmezi, ekmeği, baklavası, meyvesuyu ile hepsi ama hepsi bir ve hepsi ama hepsi zehir. Yıllar yıllar önce meyve şekerine (früktoza) tu k.aka diyenler şimdi sükroza saldırıp meyve şekerini aklıyorlar. Tek bir sebebi var: bizi uyutup satacaklarını satmak. ”Kola çok kötü, siz en iyisi bir meyve sıkacağı alın, ohhh mis gibi meyve suyu için” dediler mesela. Hepimizin mutfaklarında toz toplayan meyvesuyu sıkacakları mevcut. İşin kıvırtmadan doğrusunu söyleyecek olursak her türlü şeker alkol gibi satışı kısıtlanması gereken birer zehirdir.
Neyse ne diyordum sevgili ekmek? Seni severim bilirsin. Ancak sana olan düşkünlüğüm, her türlü şekerli mamüle göz kırpmamla bir kartopu halini alıyor ve ben sizi tükettikçe kendimi daha da bitkin hissediyorum. Sonuçta kendim için karbonhidrat fakiri bir hayat seçmeye karar verdim. Öyle K.aratay teyzenin önerdiği gibi şekerli herşeyi hayatımdan çıkaramam tamamen. İnsanın nefsine zulmetmesine gerek yok. Ayrıca tamamen karbonhidrattan arındırılmış bir yaşam tarzı da bedenimiz için uygun değil. Özellikle spor yapan insanlar için kaliteli ama sınırlı karbonhidrat önemli. Öte yandan bunun bir diyet değil, sürdürülebilir bir rejim değişikliği olmasını istiyorum.
Kendime göre hazırladığım taktikler şu şekilde:
– Ortamda bolca ekmek olacaksa (bkz. pide zamanı) önce karnımı iyice doyuruyorum. Sonra nefsimi köreltmek için bir lokma ekmek yiyorum.
-Şeker veya ekmek tüketmeden önce bilinçli olmaya çalışıyorum. Yani elim öylesine ekmeğe uzansın istemiyorum. Şu anda ne yediğimi düşündüğümde yeme miktarım da azalıyor. Bkz. mindful eating
-Kendime haftada bir öğün izin veriyorum, ne istersem o. Ayrıca Erkişi’ye pilav yapmışsam kendi tabağıma da bir yemek kaşığı koyuyorum, ama yine o kaşığı en son yiyorum.
-Yemekleri planlamaya çalışıyorum. Plansız kaldığınızda, açlık gözünüzü kör ettiğinde çıkıyor problemler.
-Bunu neden yaptığımı kendime hatırlatıyorum. Hayır, kilo vermek için yapmıyorum. Çünkü 1,5 noktasındayım. Hayır, sonsuza kadar yaşamak için de yapmıyorum, alacağımız nefeslerin sayısı belli. Ben bunu şu anda, bugün iyi ve dinç hissetmek için, ne kadar ömrüm varsa o ömürde kronik bazı hastalıklarla karşılaşmamak için yapıyorum.