Kökü şara, Arapça işaret etmek, göstermek. Danışmak, fikir sormak anlamında. Önemli kararlar verirken, hele de bu kararlar herkesin hayatını etkileyecekse, kararı verenler istişarede bulunmalı. İstişareyle herkesi tatmin eden kararlar alınamaz tabii ki. Ama asgari müşterekler belirlenebilir. Katılımcı demokrasi ya da demokrasinin yaygın hale gelmesi böyle birşey.
Bakınız Kadına Karşı Şiddet kanununun hazırlanışı. Aslında kadına, çocuğa ve erkeğe yönelik şiddet vakalarında devletin bireyi nasıl koruyacağıyla ilgili bir kanun bu. Ama evveliyatı var. Tabandan gelen ısrarla haykırışla hazırlanmış bir yasa. Yüzlerce kadın öldü, yaralandı, kesildi, bıçaklandı, yakıldı, asıldı. Onlar için sivil toplum örgütleri bağırdılar, ses çıkardılar. Önce siyasi iktidar üzerine alındı, klasik “ama bizim zamanımızda azaldı aslında” gibisinden yararsız ve gereksiz bir savunmaya geçti. O arada bir değişim oldu: ilkokula dahi gitmemiş Fişmanca Teyze’ye mikrofon uzatıldığında “kocam beni dövdü, ama döver de sever de” söyleminden “şiddet gördüm” söylemine geçtik. Evet, 61 yaşındaki Fişmanca Teyze şiddet gördüğünü söylüyordu. Söz değişti, kavram değişti, hala da değişiyor. Birileri çalıştı, milletvekillerine seminerler verildi, partilerüstü bir asgari müşterek belirlendi ve yasa çıktı. Bu yasada eksik olan bir dolu şey vardır eminim. Ama bir başlangıç noktası olarak halk benimsedi. Uygulama için daha çok çalışılması gerek. Yine de zihniyetteki değişikliğin tohumları atıldı.
Bir de eğitim reformu var. Yemin ederim, birkaç gün öncesinde bağırış çağırış yerine bir kanalda adam gibi anlatılana kadar hiç bilmiyordum içeriğini. Kimse bana sormadı? Size soran oldu mu? Olmalı. Bunun için ebeveyn olmanız da gerekmiyor. Hani her sinyalsiz sollamada sollayana veya sağlayana “eğitimsiz eşşşek” diyorsunuz ya. Hah işte o eşşek eşşekliğe ehliyet almaya karar verdiğinde başlamıyor. Çooook önce başlıyor, daha minicikken. O eşşekle aynı topraklarda yaşadığınız için esef duyuyorsanız birileri size eğitim reformu hakkındaki fikrinizi sormalı. Ama sormuyorlar. Beni geçtim, pedagoglara bile sorulmuyor. Diyebilirsiniz ki, bakanlığın pedagogları vardır, onlar yasanın hazırlanmasına dahil olmuşlardır. İyi, güzel neredeler onlar? Ben bir yasanın bu kadar kötü halka tanıtıldığını, bu kadar istişareye kapalı “bu böyle olacak” mantığıyla teklif edildiğini görmedim. Komplo teoricilerinden değilim. Şöyle şöyle yapacaklar da onun için böyle böyle yapıyorlar demiyorum peşinen. Ama neden bu teklifte fikrimiz alınmıyor anlamıyorum. Bu teklif bizim gelecek 50 yılımızı şekillendirecekse, oğlumun ve beraber yaşayacağı insanların nasıl bireyler olacağını belirleyecekse benim söz hakkım yok mu? Neden yukarıdaki güzel örnekteki şablonu uygulayamıyoruz. Bu ülkede ebeveyn dernekleri, birlikleri yok mu?
Bugüne kadar hep devlet eğitimini savundum. Hala da savunuyorum. Sebeplerim çeşitli. Ama en çok da çocuğum meslek sahibi olsun, ev alsın diye daha okurken bir ev parası verilmesi bana mantıklı gelmiyor. Üstelik ben de devlet sisteminde okudum ve memnunum. Ama sonra ekş.i sözl.ükte bir başlık gördüm: Anadolu lisesini 7 yıl okuyan nesil. Ben bu nesle dahilim ve şimdi idrak ediyorum ki bize piyango vurmuş. O yaşta acayip iyi hocalardan acayip iyi bir eğitim alıp üzerine de hayatboyu sırtımızı yaslayacak dostluklar kazanmışız. Anladım ki, ben devlet eğitimi deyince bunu anlıyorum. Edebiyat derslerinde felsefe tartışmalarının yapıldığı, filmlerin izlendiği bir eğitim. Kaldı mı bu eğitim modeli? Bilemiyorum.
Kimse bana danışmaya niyetli değil, ama soran olsa benim hayalim şöyle birşey:
1. Eğitimin öğretimin önünde durduğu bir sistem. İyi insan olmanın, sorumluluk ve insiyatif almanın, yardımlaşmanın ön planda olduğu bir sistem.
2. Çocukların ev ödevlerini 1-2 saatte bitirebildikleri bir sistem. Anlamsız performans ödevleriyle uçak inene kadar oyalanmadıkları bir sistem.
3. Doğru beslenmeyi öğrendikleri, okulda zararlı hiçbir gıdanın satılmadığı bir sistem.
4. Ucundan kıyısından tarımla uğraştıkları bir sistem. Fasulyeden çok daha fazlasını yetiştirdikleri, ürünlerin mevsimlerini bildikleri ve Martta çıkan üzüme burun kıvırdıkları bir sistem.
5. Müzik, resim ve spora matematik, fizik kadar zaman ayrılan bir sistem.
6. Çocuklara boş vakit sunan bir sistem.
7. Yazmayı ve okumayı sevdiren bir sistem. Yazan insan zehrini akıtır çünkü, okuyansa asla sıkılmaz hayattan.
8. Çocukların grup çalışması yaptıkları bir sistem. Ama internetten araştırma ödevi gibi değil, yaratıcılık gerektiren projelerde.
9. Çocukların teknolojiyle ve parayla doğru ilişki kurmasını sağlayan derslerin olduğu bir sistem. Hayatlarımız para kazanmakla, harcamakla, yatırımla, bin türlü teknolojik gelişmeyle sarılıyken bunları kullanmayı ama kendini kullandırmamayı öğrenmeli çocuklar.
10. Tutumlu yaşamak, ekolojinin korunması, sürdürülebilir şehir hayatı gibi konularda bir fikri olan bir sistem.