Ekşi

Malum şekerin bir tür zehir olduğunu, şeker hayatlarımızı ele geçirmeden önce bir dolu hastalıkla bu derece senli benli olmadığımızı söylüyorlar. Kimler? İsviçreli bilimadamlarının da içinde bulunduğunu sandığım bir grup. Buraya bakınız, olmadı burayı izleyiniz.

Tabii bu durum kişisel bazda beni sinir ediyor. Tatlısever bir insanım, bir kazandibi olsun, bir kabak tatlısı olsun, içine fıstığı basıp üzerine incecik hamur sardıkları dolama mı sarma mı neyse o olsun üzerlerine güzellemeler yazabileceğim tatlardır. Bunları yemeyeceksek niye yaşıyoruz uleeeyn? diye de geçiriyorum aklımdan. Ama tabii insanın kendi iradesiyle kendini zehirlemesi birşey, kapital soslu medya yüklemesiyle bu zehre alışması başka birşey. Geçen gün bir çocuk kanalında şu lastiğimsi ayıcık şekerlemelerin “bitki özlü” oldukları için faydalı oldukları mesajını veren bir reklam vardı. Yok artık, ufak atın bre. Demem o ki, oğlumun seçenekleri olsun isterim. Karatayvari bir Don Kişotlukla benim çocuğum asla şekerli gıda tüketmeyecek diyemem. Zor o biraz. Annesi tüketiyor. Ama şeker eşittir ödül, şeker eşittir en güzel yemek olmasın kafasında. Bunu isterim.

Bu amaca yönelik olarak hiçbir strateji geliştirmemekle beraber kazara çocuğun tat paletini acı ve özellikle ekşiye yönlendirmiş olabilirim. Efenim Monçuk iflah olmaz bir hıçkırıkçıdır. Karnımdayken de öyleydi, dışarıda da öyle. Öyle suyla, sütle geçen birşey de değil. Üçüncü ayında doktorun onayıyla hıçkırıklarına bir damla limonla müdahale etmeye başladık. Amanın bu bir alıştı, bir alıştı. Şu anda limon yemek için özellikle hıçkırdığını düşünüyorum. Limonu uzaktan görünce el çırpıyor, bir kaşık,iki kaşık yüzü hiç buruşmuyor, resmen bayılıyor. Buna bir de ekşi yoğurt eklendi tembelliğim sayesinde. Ben yoğurdu makineyle mayalıyorum. Ama makineyi gece açıp bayıldığımdan yattığımdan mayalanma işlemi gereğinden fazla sürüyor. Dolayısıyla yaptığım yoğurt çok ekşi oluyor. Ben bunu biraz geç farkettim, farkettiğimdeyse Monçuk bu tada çoktan alışmıştı. Aslında ekşi yoğurt daha faydalı, ama ben onun yediği yoğurdu yiyemem mesela. Bugün bir de kendisine ekşili kabak pişirdim. Onun da sirkesini biraz kaçırmışım, epey ekşi olmuş. Yer mi yemez mi derken maşallah yedi. Üzerine bir de eline oyalansın diye taze soğan verdim. Bizimki henüz ağzına yemek götürmüyor, mıncıklayıp atıyor. Bunu atmadı ama, ulan boğulacak mı çocuk derken hatır hutur yedi acı soğanı.

Uzun lafın kısası doğar doğmaz şekerli suyla tanışmış bir kişi olarak tüm annelere sesleniyorum, bebeğinizi şekerden sakınmakla kalmayın onu ekşi ve  acıyla da tanıştırın. Benimki kazara oldu, ama iyi ki oldu. İleride Monçuk da çikolata, tatlı sevecek elbet ama arada ekşili kabak da yerse avunurum.

Yorum bırakın